Yelda BAŞARAN
Şimdi benim okuduğum okulları, hobilerimi, fobilerimi boş verelim…
Ama yine de merak edenler için kısaca kendimden bahsetmem gerekirse kuaför salonu yerine spor salonunu; topuklu ayakkabı yerine spor ayakkabıyı; oturmak yerine ayakta durmayı, yürümeyi, hatta koşmayı; dedikodu yerine egzersiz yapmayı, makyaj yerine yemek yapmayı, kıyafet yerine kitabı tercih eden biriyim. Güzelliğin yolunun gardıroptan değil, buzdolabından geçtiğini savunuyorum.
Dünyaya kalp hastası olarak geldiğim için çok küçük yaşlarda doktor doktor gezdim ve bu yüzden çok fazla hareket etmem yasaktı. Şişman bir çocukluk döneminin yanı sıra okulda arkadaşlarımla ip bile atlayamazdım. Ama bir gün, “Yeter artık ben de spor yapmak istiyorum,” diyerek Eczacıbaşı Spor Kulübü’nde voleybol oynayan ağabeyimin peşine takıldım ve voleybolla tanıştım.
Gittiğim bir fitness salonunda egzersize olan ilgim antrenörüm “Dünya Guinness Rekortmeni” Namık Ekin tarafından keşfedildi ve beni Türkiye Fitness Federasyonu’na yönlendirdi. Antrenörlük eğitimi alarak on sekiz yaşında yardımcı antrenör kimliğiyle fitness hocalığı yapmaya başladım. O günden sonra en büyük hobim egzersiz yapmak, en büyük fobimse bir gün egzersiz yapmaktan mahrum kalmak oldu.
Çocukluk yıllarında bana sordukları, “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuna psikolog ve öğretmen cevabını verirdim. Bu hayalimi gerçekleştirmek üzere İstanbul Üniversitesi psikoloji ve felsefe bölümlerinden lisans derecelerimi aldım. Psikoloji dalında uzmanlaşmak için yine İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda yeme bozukluğu belirtileri gösteren gençlerin depresyon durumunu incelediğim tez çalışmasıyla tamamladım.
Hemen sonrasında hiç hızımı kesmeden çocukluk ideallerinden biri olan eğitmenlik hayalini gerçekleştirmek üzere, pedagojik formasyon eğitimimi de yine İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi’nde tamamlayarak sağlık ve eğitim psikolojisi üzerinde uzman olarak hizmet vermeye başladım.
Psikoloji, felsefe ve antrenörlük eğitimlerini ortak bir çatı altında toparlayarak mesleğimi soranlara kısaca, “Ben psikolojik performans danışmanıyım,” diyorum. Şu âna dek birçok sağlıklı yaşam merkezi, hastane, spor salonu, holding ve eğitim kurumuna danışmanlık hizmeti verdim. Türkiye ve dünya çapında birçok rekor denemesine hazırlanan eski SAT komandosu ve antrenörlükte rol modelim dediğim Guinness rekortmeni Namık Ekin’e rekor denemelerinde psikolojik performans danışmanlığı yaptım.
Eğitim hayatımı sürdürürken müzisyen bir babanın kızı olarak şov dünyasına adım attım ve baba mesleğim müzikle de ilgilendim. “Müzik her ne kadar duyguları ifade etmenin en kısa yollarından biri de olsa duygularımı anlatmak için müzikli dakikalar yetmiyor. Ben daha fazla dinlemeli, sorular sormalı, daha fazla insanın hayatına dokunmalıyım,” diyerek televizyonda yer aldım. Sunucu kimliğimle toplumumuzdaki sağlık ve sosyal sorunlara dikkat çekmeye çalıştım. Yelda Başaran ile Evdeki Misafir, Yelda Başaran ile İşte Hayatınız ve Yelda Başaran ile Baş Başa programlarını hazırlayıp sundum.
Son olarak da bir televizyon kanalında Her Şey İçin Sağlık programını sunarken, bir gün canlı yayına telefona bağlanan bir izleyicinin, “Hayat vur patlasın çal oynasından ibaret değil. Sen neden eğitimini aldığın psikoloji mesleğini yapmıyorsun?” sözleri üzerine doktor arkadaşlarımla sunduğum sağlık programını bırakıp, “Düşünüyorum o halde yazmalıyım,” diyerek kitap yazmaya karar verdim.