Denizli doğumlu, merhum babasının tek kızı, kıymetlisiyim…

Hayatı babasının gözleriyle ve yüreğiyle görüp yaşamaya çalışan, 5 yaşında başladığı anaokulunda ve ilköğretimin siyah önlük, beyaz yaka zamanlarında sınıf başkanlığını kimseye kaptırmamış ama birinci sınıfta kara tahtaya “muz” yazamadığı için öğretmenin yakasına kırmızı kurdele takmamasına içerleyip günlerce salya sümük ağlayan, travmasını hala gülümseyerek hatırlayan inatçı, sözünü sakınmayan bir kız çocuğuydum.

12 Eylül darbesi yüzünden okul hayatı yarım kalmış, okuma sevdalısı darbezede çoğunluğun bir ferdiyim.

Yıllar sonra lise, AÖF işletme ve AÖF Sağlık Kurumları İşletmeciliği bölümlerini bitirip, özel klinik ve hastanelerde bölüm ve personel sorumluluğu, halkla ilişkiler, müdür yardımcılığı ve müdürlük sıfatlarıyla görev aldım.

Zihinsel engelli çocuklar derneğinde 4 sene gönüllü annelik, Okumaya istekli çocuklar derneği denetleme kurulu başkan yardımcılığı ve en önemlisi,  8 sene çalıştığım özel hastanede 4 sene gönüllü ex teslimi sorumluğu görevim hayata bakış açımı tamamen değiştirdi.

Şükretmeyi, herkesi ve her şeyi olduğu gibi, saygıyla kabul etmeyi öğrendim.

Babamın kitap okumayı çok sevmesi, işten yorgun argın gelse de hemen hemen her gece eline alıp kitap okuması ve ilkokul 4. sınıfta, ismini hatırlayamadığım bir çocuk dergisine yazdığım kısa hikâye ile kazandığım kitap, sevinçten havalara uçup, okuma hastalığına yakalanmama en büyük nedenlerdir.

Zaman zaman sekteye uğramış olsa da bu tutkum hala devam ediyor.

Kitap konusunda sahaflar favorimdir. Okunmuş, satır altları çizilmiş, köşeleri kıvrılmış ve sayfalarına ufak notlar düşülmüş ikinci el kitaplara vurgunum. Her dokunan, her okuyan satır aralarına bir parçasını, hüznünü, gözyaşını, mutluluğunu, hayallerini bırakıyor. Kitabın türü, konusu ve kokusuna göre bu yaşanmışlıkları hissetmeyi seviyorum. Kendimden de ufak izler bırakıp serüvenine devam edebilmesi için okuduktan sonra, kitap okumayı seven birine hediye etmesi ricasıyla dostlarıma yolcu ediyorum bazı kitaplarımı,  kopamadıklarım ise bana yıllarca yol arkadaşı oluyor.

Türkiye ortalamasına göre ‘iyi’’ denilebilecek, kendi halinde bir okur iken, Arif bey sayesinde kitap yazımı, basımı ve satışı adımlarının her birini yaşayarak öğrenme fırsatı buldum. Zor ama bir o kadar da mucizevi bir süreçti… Mevlana’nın ‘’Hamdım, piştim, yandım.’’ dediği sürecin hala hamlık bölümündeyim. Bilgili Edebiyat Menajerlik Ofisinin akla hayale sığmaz oluşumunda ‘pişmek’ bölümüne tabiri caizse pişe pişe geçebilmek ise en büyük hedefim. ‘Hayalleri olmalı insanın … Bazen ufak, ulaşılabilir, ulaştığında mutlu olduğun ve hemen yerine yeni ulaşılabilir hayallerini koyduğun. Cem Yılmazın bir skecinde; ‘’hayalleriniz ulaşılabilir olsun, vitrindeki kırmızı kazak mesela, büyük hayaller koyup yırtmayın kendinizi’’ dediği gibi.

Bir de dolu dolu hayalleri olmalı, gerçekten ulaşmak için emek verip uykusuz, aç kalsan da yılmayacağın. Her gün bu büyük hayalinin kanadına yeni bir tüy eklemelisin. Giderek daha çok artmalı hevesin, ne yapılması gerekiyorsa yılmadan, bıkmadan, usanmadan koşmalısın o hayalin peşinden, yükselmelisin gökyüzüne… 5 ay da sürse 5 yıl da… Adamalısın kendini.

Hayalim bende saklı. Bilgili Edebiyat Menajerlik Ofisinin eğitimleri, çalışma azmi ve tecrübeli ekibiyle bu süreci hızlandıracağı kaçınılmaz bir gerçek.

İçinde bulunduğum gurubun enerjisi ve daha iyisi nasıl olur hedefli bakış açısı inanılmaz güzellikte. Coşkulu yüreklerin ışığı yolumu aydınlatıyor, bana da sadece uçmak kalıyor.

 

Bilgili Edebiyat Menajerlik Ofisi Seçici Kurul Üyesi Belgin Bilgili